“Beni bu güzel havalar mahvetti,
Böyle havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden.
Tütüne böyle havada alıştım,
Böyle havada aşık oldum;
Eve ekmekle tuz götürmeyi
Böyle havalarda unuttum;
Şiir yazma hastalığım
Hep böyle havalarda nüksetti;
Beni bu güzel havalar mahvetti.”
derken Orhan Veli, acaba aklından böylesini geçirmiş miydi bilmiyorum:
Daha çok fotoğraf istiyorduk, hem ben hem gezgin-fotoğrafçı dostlar… Gezgin Gözü’nün sensörleri 3 yılı ardından bir temizlik istiyor, açık alan hele de gökyüzü görünce dayanamıyor, sol köşeye doğru imzası niteliğinde birkaç nokta yanyana konduruyordu. Haftaiçi çalışmaktan, haftasonu gezmekten fırsat kalmıyor, kendim temizleme çabam ya elimi korkak alıştırmakdan ya da henüz yeti kazanmamaktan başarısızlıkla sonuçlanıyordu.
Sonunda bu cumartesi Harem’den arabalı vapurum Suhulet’in klimalıortamında konforlu koltuklarına sarılıp atmıştım kendimi Sirkeci’ye saat 11’de.. Nikon Yetkili Servisi’nde iyi soğutulmuş bir mekanda güleryüzlü sıcak bir şekilde karşılanmış, 45 dakika gibi kısa bir sürede ücretsiz sensör temizliği almıştım. . Ardından sıcakta çok dolaşmadan Hayyam Pasajı’na Babataş’ta Şener’e merhaba dedik. UV filtresindeki çiziklerin mühim olmadığını sadece temizliğe ihtiyacı olduğunu söyleyip yeni filtre satmayı şiddetle reddetmişti. Orada da filtrenin tozunun alınmasının ardından fotoğraflarda Gezgin Gözü’nün yaramaz imzasından eser kalmamış bir şekilde arabalı vapura yönelmiş, Harem’e varınca 158 basamaktan oluşan merdivenlerden çıkarak eve varmıştık.
Sirkeci öncesi varolan hafif başdönmesi eve dönünce artmış, üstüne üstlük tansiyon dengesizlikten ölçülemez olmuştu. Tuzlu ayran ve dinlenmeye rağmen rüyada yürüme hali tüm haftasonu devam etse de pazar günü öğleden sonra 2 saatliğine evden çıkıp, Moda’ya gittik kuzenimle. Ali Baba’nın dondurması yine çok güzeldi. Her ne kadar artık alkol servisi olmasa ve işletmesi Beltur’a geçse de Tarihi Moda İskelesi’nde soluklanıp gazoz içmek iyi geldi. Simit atıldıkça ortaya çıkan kocaman balıklar keşke olta getirseymişiz dedirtti.. Tam seyirlik… Yaz bitmeden mutlaka gidin… Ben yorgunluktan almamıştım yanıma ama siz mutlaka fotoğraf makinenizi de götürün.
Baş dönmesi ve sersemlik, sanki böyle rüyada yürür hissi sürdüğünden doktor doktor koşulmuş, kan tahlilleri yaptırılmıştı. 1 işeri hekimi yönlendirmesi ile 2 doktora gidilmiş, 5 tüp kan verilmiş, üstüne 750 tl para ödenmişti. (Sağlık sigortasının limitli olması kötü birşeymiş.. Bunu sonra detaylı anlatmak lazım..) Ama insan “bir şey çıkmaz inşallah” diyerek para harcadığı da başka şey yok sanırım…
Sonuç: Kanım (eritrosit) ve vitamin d3 eksikliğim çıktı. Henüz tahlilleri isteyen doktor yorumlamadı ama bir diğer doktor, güneşe çık iyi gelir, birşeyin kalmaz dedi. Güneş çarptı sanrısıyla doktora gitmişken, iyice tuhaf oldu bu 🙂
Gelişmeleri doktor yorumundan sonra paylaşacağım..
Şairi bilmem ama Gezgin’i bu havalar mahvetti…