iftardan sahura İstanbul

29 Ağustos’ta “Gezenbilir”in bu yıl üçüncüsünü düzenlediği iftardan sahura İstanbul’u fotoğraflama etkinliğine katıldım. Niyetim onlarla Ayasofya’dan Piyer Loti’ye kadar yürüyüp birlikte fotoğraf çekmek, hem yeni dostlar edinmek hem de gece fotoğrafı tekniğimi geliştirmekti. Etkinliğe davet eden arkadaşımızın ortak noktamız olduğu birkaç arkadaş grubuyduk. Etkinliğe katılımın 100 kişinin üzerinde olması nedeniyle 10-15 kişilik alt gruplarla etkinliğin yürütüleceğini öğrenince, biraraya gelen biz 10 kişi “kaçanbilir” dedik ve aynı rotayı zenginleştirdik… 12 km’lik yol yerine 18 km yürümek bile neşemizi bozmadı, içine atıldığımız macerada…

Grubumuza korsan etkinlik grubu dedik, kalabalıkta birbirimizi kaybetmemek için seçtiğimiz simgemiz şaşal olunca grubun adı korsan şaşallar olarak değişiverdi. Ekip tam mı diye saymanın kolay yolunu Sirkeci’de bulmuştuk bile: Herkesin 1′den 10′a kadar bir numarası olacaktı. 1 numara ekibi davet eden kişiydi… 0 numara, Eyüp’te dahil olmuştu. Gezgin? Gezgin her zamanki gibi uğurlu sayısı 3 numarayı seçmişti… 29 Ağustos’u 30 Ağustos’a bağlayan gece elinde 0,5lt’lik pet su şişesi sallayarak bir numara söyleyen birilerini duyduysanız işte orada karşılaşmışız sizinle :)

Biz 4 arkadaş Sultanahmet’te buluşup iftarı tanımadığımız yüzlerce İstanbullu’yla omuz omuza yaptık. Yemeğimizi yediğimiz yerde değil ama Fatih Sultan Mehmet’in öğüdüne uyup komşusu da sebeplensin diye bir yanında içtik çayımızı… Saat 9′da Ayasofya’nın önünde buluştuk Gezenbilir’le… Kaçma kararını verdiğimizde ekibin peşinde Sirkeci’ye doğru iniyorduk… Önce Galata Köprüsü’nden geçtik, dükkan isimlerini aksanlı okuyarak, balıkçıların misinalarına balık gelmiş numarası yaparak… Belki çok balıkçıyı kandırdık ama kanı deli akan “10 korsan şaşal”dık.. Nereye gitsek Galata Kulesi yalnız bırakmadı bizi sağ olsun var olsun… Taksim’e gidip müzik dinlemeyi bile düşündük bir ara ama iyi ki vaz geçmiştik.. Karaköy’e gelince bir balıkçı amcamızın teknesine konuk olduk ve Haliç turu yaptık… Teknede şarkılar türkülerle 30 Ağustos’u kutladık… Hasköy’deki lunaparkı görünce tekneden ineceğimiz yeri seçmiştik bile… Balerin, çarpışan arabalar, kamikaze… Bir ramazan gecesi çocuklar gibi şendik… Yürüyerek Unkapanı köprüsü’ne dönmemiz, karanlık Kasımpaşa sokaklarında trafo üstlerindeki ölüm tehlikesi tabelalarındaki şakalarla uzun, yorucu ama eğlenceliydi… 2 ve 4 numarayla Unkapanı köprsüne çıkmadan ayrıldık… Saatler 2′yi gösterdiğinde artık 8 kişiydik.. İtinayla (!) geceye hazırlanmış Unkapanı köprüsünü de yorgunluktan ağzımızı bıçak açmadığı o dakikaları da unutamayız… Unkapanı köprüsünün bir ucunda sonradan “bizim” diyeceğimiz “Meşhur Balat İşkembe Salonu”nu görünce mola verme zamanı geldiğini anlamış ve durunca “Gezenbilir”in pek yakın zamanda, daha 10 dakika önce buradan geçtiğini öğrenmiştik.

Bir sonraki “Meşhur Balat İşkembe Salonu”na kadar kah türkü  söyleyerek, kah hızlı Kerimoğlu oynayarak gitmiştik. Burada diğer 15 kişiyle buluşmuştuk. Biz 3 ve 7 numara gecenin ortalarından itibaren “sütlaç” diye tutturduğumuzdan, gece 3:30′da aç karnına tatlı yenmez diyen 42 göze rağmen “tatlı değil bu, sütlaç” diyerek afiyetle lüpürdettik. Eyüp’te para çekme seansında hepimiz artık grup olma bilincinin doruklarını yaşıyorduk… Eyüp meydanında herkesler sahuru yaparken, 3,7,8 ve 10 numaralar 0 numarayı bir oyuncak makinesinden civardaki Eyüplülerin de desteğiyle kurtarıp aramıza kattık…

Eyüp meydanında sabah namazını kılan cemaati rahatsız etmemeye çalışarak biraz bekledikten sonra enerjimizin son kırıntılarıyla günü aydınlatmak için Piyer Lotiye çıktık… “Gezenbilir” %40 fireyle bizse %20 fire, %10 kazanımla grup fotoğrafında yer aldık… İşte o zaman 12 km yürüdüklerini söyleyince, küçük bir hesaplamayla 18 km’ye uzattığımızı hesapladık yolumuzu…

İstanbul’u yaşamak, gecesini, gündüzünü… Ama farkına vararak… Ama dostlarla: Eskimeyen dostlarla, yeni kazanılan dostlarla… Tavsiye edilir… İstanbul’u bir de gece dinleyin; gözlerinizi ve kulaklarınız açarak..

Fotoğraflar pek yakında Gezgingözü’nde…

Gezgin