Pixar’ın son animasyon filmini izleme kararımı aylar önce başka bir filmin öncesinde yayınlanan fragmanını izlediğim anda vermiştim. Huysuz bir ihtiyar, sevimli bir çocuk, binlerce balonla uçan bir ev ve hedef: Cennet Şelalesi!
Fragmanında 3 boyutlu gösterileceğini gördüğümüzden ilk hedefimiz 3D izlemekti. Ancak Tepe Nautilus sinemaları her ne kadar Cinebonus ailesinde olsa da 3 boyutlu versiyonu gösterilmiyordu.
23 Ekim Cuma günü, yine de Türkçe seslendirme, ille de Türkçe seslendirme demiştik. Filmin başrolü Carl Fredricksen’i Erol Günaydın ustanın sesi ile izlemek çok güzeldi.
Filmin yaklaşık ilk 20 dakikasında kahramanımız Carl Fredricksen’in yaşamını çocukluktan itibaren sadece müzik eşliğinde izlerken, ana tema müziğinin ne kadar önemli olduğunu birkez daha görüyorduk. Carl ve Ellie’nin çocukken tanışmalarından tutun Carl’ın karakterine, çocukluk aşkının evliliğe dönüşmesine, çocukluk hayalleri olan Güney Amerika’da çok az ayak basılmış Cennet Şelaleleri’ne gitmek ve orada yaşama hayallerini, bu amaç uğruna para biriktirip, her büyük ihtiyaçta ertelenmesini ve Ellie’nin dramatik ölümünü bu sessiz anlatımda izliyorduk. Filmin bu bölümünde sinemada birlikte izlediğimiz çocuklardan sıkıntılı sesler yükseldi, onlar balonların büyüsüne kapılıp gelmişler… Gerçi yine aradan bir ses çıkıyor “aaaa öldü mü anne?”.. Biraz da bu sahne sayesinde filmden çıktığımızda aklımızda filmin ruhu olduğu olgusu kalıyor. Aksiyon ve macera filmlerinin çoğunun aksine bu animasyona, aksiyon ve maceraya ek olarak ‘duygu’ da katılmış..
Ellie ile birlikte yaşadıkları küçük sevimli müstakil evin, günümüz Amerika’sında gökdelenlerin arasında garip ve isyankar duruşuyla yüzleşiyoruz sonra. Huzurevine yerleşme baskısı sonrası balonlar devreye giriyor…
Sinemada bolca irdelenen huysuz ihtiyar, sevimli afacan çocuk burada da karşımıza çıkıyor. Doğa gönüllüsü (!) Russell Asya – Amerikalı, sakar, görünce gülümseme hissi uyandıran çocuklardan. Carl’ın köşeli yüzünün aksine yuvarlak ve sevimli bir yüzü var. Yaşlı adamın tam zıttı…
Carl’ın Ellie ile hayranı oldukları Charles Muntz ile karşılaşmasını şaşırtıcı buldum. Çünkü Carl macera sırasında 78 yaşında, ve Muntz son maceraya çıktığında Carl sadece 6 yaşında! Muntz’ın peşinde olduğu, Russell’ın Kevin adını koyduğu uzun boyunlu, orantısız küçük kanatları yüzünden uçamayan gökkuşağı renkli kuş Russell ile aynı damak tadında olmasıyla şaşırtıyor..
Muntz’ın geliştirdiği özel yazılımla köpeklerin boyunlarındaki tasma aracılığıyla konuşabiliyor. Köpeklerin liderinin “çevirici kayması” nedeniyle sesi kendi sesi gibi çıkmıyor. Ve filmin benim için sürprizlerinden biri: Bir dobermandan beklediğiniz o tok, emredici, vahşi ses yerine “Nihat’la Sivrisinek” radyo programında Türkiye’nin tek konuşan hayvanı Sivrisinek yani Güçlü Mete’nin sesi değil mi o?! Beklemediğim bu sürprizle birlikte dublajlı izlediğim bu animasyondan aldığım haz ikiye katlandı.
Animasyon filmleri yaratıcısının hayal gücüyle sınırlıdır ve konunun mantıklı mı mantıksız mı olduğuna bakılmaksızın değerlendirilmelidir. Bu yüzden animasyon filmlerinin hep çocuklara hitap ettiği düşünülür. Ama bu film bir kez daha gösteriyor ki hayal gücünüz ne kadar büyükse ve içinizdeki çocuğun yaşamasına ne kadar izin veriyorsanız bu filmden de o kadar keyif alacaksınız…
http://disney.go.com/disneypictures/up/
Yukarı Bak (Up)
-
Yönetmen: Bob Peterson, Pete Docter
-
Senaryo: Bob Peterson, Pete Docter
-
Seslendirme: Erol Günaydın
-
Türkiye’de gösterim tarihi: 16 Ekim 2009
-
Yapım Şirketi: Pixar Animaton Studios, Walt Disney Pictures
-
Süre: 96 dakika