Yolda – Buket Uzuner

Birilerine anlatmamız gerekmedikçe, ya da onlar tarafından isim konmadıkça kaçımız farkındayız kişilik detaylarımızın? Sevdiğiniz şeyleri durup dururken alt alta koyup, sonrasında “evet, ben …’im!” diye adını koyanlarımız var mı sahi?

Detaylarımın farkına varıp, adımı koymam Buket Uzuner’in “Şehir Romantiği’nin Günlüğü” kitabını okuduktan hemen sonra, hatta sırasındadır… Öykülerini ve romanlarını beğenerek okuduğum, Kumral Ada  ~Mavi Tuna’sını zaman zaman rafından alıp yeniden okuduğum Buket Uzuner’in gezi kitaplarıyla tanışmam, kendimi “Doğa Gezgini” saymaya başladığım Temmuz 2007’ye denk gelmişti. Kitapla birlikte kendimi “doğa gezgini, şehir romantiği” bir GezgiN saymaya başladım…

yolda.jpg

4 Şubat 2009’da Turkuvaz Kitap’tan çıkan “YOLDA”nın haberini aldığımda ilk heyecanımın hafiflemesinden çekinerek beklemeye başladım. Yazar Buket Uzuner’i aramıza 450 km girse de dostluğumuzun güçlenerek geliştiği dostum bana yaşamdaki kimliğiyle tanıtmış, hatta sahaftan aldığım bir kitaba ilk kez yazarından imza almamı ve yazarının da sahaftan kopan bir 2. El kitabına attığı ilk imzası ile yazarla aramdaki görünmez köprüyü görünür kılmıştı.  (Kişiliğimi, sevdamı tanımlamamı sağlayan yazarla aramda böylesi bir bağ kurmak tahmin edersiniz ki kendimi özel hissetmemi sağlıyor.)

YOLDA’yı almak için Eylül ayını, kitap sayfaları arasında Gezgin ruhumu beslemek içinse Sonbahar serinliğini, Ekim sonlarını bekledim.  Adına yakışır şekilde sadece yoldayken okudum 7 ayrı ülkeden 7 ayrı insanın öyküsünü. Tuhaf, uyandığımda rahatsız olduğum rüyalar gördüğüm sırada etkisinden kurtulmak ümidiyle okumaya başladım, vapurdayken “Dr. John E. Liho ile Honolulu Uçağı”ndaydım aslında. Hayat ilginç tesadüfler sunuyor, Dr. Liho da gördüğü rüya üzerinde Honolulu yoluna düşüyordu. “Miyako San ve Hiroşima Uçağı”nda yaşanan anların tanıklığını metroda yaptım. “Müneccim Cemilâ” ile “Marakeş Treni”nde tanışmasını ve yaşananları metrobüs’te, “Frau Adler ve Berlin Treni”nda 24 saat açık otobüs mola noktalarından birinde, “Stalin’i Öpen Angela ve Helsinski Otobüsü” ve “Gölge Yolcu J.K ve Motreal Treni”ni ise Ankara dönüşü şehirler arası otobüste okudum… Şehir Romantiği kimliğim hakimken, şehirde tutsak kalan Gezgin kimliğimi mutlu etti 7 ülkenin 7 şehirinde, 7 dilde yaşayan, 7 insana dair “yanınızdaki yabancının hep yabancı kalacağına dair güvenle, hele de yabancı bir dilde anlatmanın dayanılmaz hafifliği” ile anlatılan 7 öykü…  Satırların o ülkenin tadını damağımızda bırakırcasına bitip satır aralarında gezinirken, yazar okurlar o ülkenin “tadını damağında hissetsin” diye birer yemeğini de eklemiş…

“İyi yazarlara ilham ancak başka iyi yazarları okurken gelir” diye bir söz vardır ya, BU’nun esin kaynağı 1982’de edebiyat nobeli alan Gabriel García Márquez’in “On İki Gezici Öykü” kitabı olmuş. Türkiye’den yol öykülerini anlatacağı Yolda-2’yi hevesle bekliyorum…

Sadece gezi anıları okumayacaksınız Yolda’yı okurken. Yazarın seyahatlerinde ona eşlik eden kişilerle, kitaplarla da tanışacak o kitaplardan yazarın aklında kalan, bize anlatmak için seçtiği cümleleri de okuyacaksınız.

Ona ilham veren “On İki Gezici Öykü” ve yazarın edebi bir eser olmadığını belirttiği ama bir manifesto niteliğindeki Jack Keourack’ın Yolda’sını okumak için okuma listemi hızla güncellemeyi düşünüyorum. Bu kez aklımda kalan cümleler yerine yazarın 14 Şubat 2009’da Milliyet Gazetisi Kültür-Sanat’ta yayınlanan röportajında söylediği sözleri buraya aktarmak istiyorum:

“Ben gençlerin yollara çıkmasını çok istiyorum, okurum olsunlar veya olmasınlar. Gitsinler ve başka kültürleri görsünler. Çölde oturup birlikte yeşil çay içtiğiniz bir Berberi, Türklerle Berberiler arasında savaş çıktığında nefret edemeyeceğiniz biri oluyor. Yani barış getiriyor gezmek!”

Kitabın künyesi:

Yolda

Gezgin