İlk kez 2008 yılı Mart ayında gittiğim, 3 mevsimi yaşayıp hayran kaldığım, ama bir kez de “gün yüzü” ile (güneşli havada) görmek için bir sene sonra tekrar gittiğimde doluyla karşılaştığım Karagöl – Kaşıkçışeyhler geçişi için duyuru atıldığı gün adımı yazdırdım. 15 Kasım’daki bu yürüyüş öncesi bütün hafta, havanın iyi olması için dua ederek geçti… Uzun zamandır yürüyüş yapmıyor olmama rağmen, kendime nasıl güvenip 7-8 saat süreceği tahmin edilen, zorluk derecesi uzunluğundan dolayı 5 üzerinden 4 olan bu yürüyüşe katıldığımı hiç bilmiyorum… Aslında biliyorum: Karagöl yaylasını, Kaşıkçışeyhler köyüne giriş yolunu bir kez daha Doğa Gezgini dostlarımla yaşama heyecanı ve hevesi her şeyin, her yorgunluğun üstündeydi…
Cumartesi gecesi heyecandan uyuyamadım… Sabah erkenden buluşma noktasına gitmek üzere Üsküdar Kaymakamlığı’nın önüne yürüdüm ve 4 arkadaş buluşup Altunizade’ye, en yoğun katılımcı noktasına vardık. Toplamda 30 gezgin, rehberimizi TEM Adapazarı çıkışında almak üzere yola koyulduk… Uzun zamandır görüşülmeyen dostlarla sohbetin ardından yola düşmüş olmanın verdiği rahatlamayla 3,5 saatlik yolculuğun yaklaşık 2 saatini uyuyarak geçirdim ki enerji toplayayım…
Samanlı Dağları’nın uzantısı olan dağlar üzerinde yer alan Karagöl Yaylası deniz seviyesinden 1.200 metre yüksekte… Etrafı tamamen çam, kayın, köknar ve meşe ağaçları ile kaplı… “Yürüyüşün yokuş çıkarak başlaması” geleneği gereği, yaylanın biraz aşağısından saat 11:15 sularında 31 kişi yürüyüşe başladık. Doğaya gönderdiğimiz enerji sayesinde, hava açık ve güneşli ama serindi. İlkbaharda karların erimesiyle sularla kaplanan, suların çekilmeye başlamasıyla binlerce gölle dolan yayla, sular tamamen çekildikten sonra doğa harikası bir görünüme bürünmekteymiş meğer…
Öğle yemeği molamızı saat 1’de Alballar köyü yakınlarında bir düzlükte verdik. Çıkınlar açıldı, yanında olan olmayanla paylaştı, yine börekler yarıştı, kurabiyeler kapışıldı, sandviçlere diyecek yoktu… Yürüyüşe geç başlamayalım diye Ali Fuat Paşa’da durmadığımızdan sandviçi orada hazır almak isteyenler önce hayal kırıklığına uğradılar ama tüm gezginlerin paylaşımcı olması sayesinde yarım saat içerisinde hepsinin karnı doydu…
Yürüyüş bir bu kadar daha sürecek olmasına rağmen güneş enerjisini hepimize yansıtmıştı, henüz yorgunluk belirtisi göstermiyorduk. Yürüyüşün kalanında da tempomuz düşmedi… Fotoğraflar çektiriyor, inişe başlamış olmanın verdiği hızla ilerliyorduk. Tabi her gezgin için inişler kolay değildir… Kimileri GezgiN gibi inişlerde çıkışlardan daha çok zorlanır, arka bağları çeker, dizleri titrer… Sadece yükseklik korkusu değil düşmek korkusudur yaşadıkları… Bunun için 2 adet baton işinizi görür… 2 adet baton 30 TL… Ama inişlerde yakınınızda olup fiziki ve manevi destek olacak 2 dosta paha biçilemez…
Adapazarı il sınırlarındaki Taraklı’nın Karagöl mevkiinden başladığımız yürüyüşümüz, kondisyonu sağlam 31 yürüyüşçü ile 6 saatte, akşam saat 17:15 sularında Bolu il sınırlarına dahil olan Göynük’ün Kaçıkçışeyhler köyünde tamamlanmıştı. Akşam ezanıyla birlikte birer ikişer köye girdik… Eskiden şimşir ağacından yaptıkları kaşıklarıyla ünlü olan bu köyde artık kaşık yapan kalmamış.. Minibüsümüzün beklediği evin önünde hemen çay hazırlıkları başlamış biz köye girince, ama onlar tüpü bulup çayı koyana kadar, biz temiz ve kuru giysilerimizi giyivermiştik bile. Kimi arkadaşlarımız çay içerken, kimilerimiz araçta bir an önce Ali Fuat Paşa’ya gidip çorba içme hayali kurduk.
Bu gezide araçta söylenen şarkılarda bir düzen vardı… Ormancı gezgin, önceden hazırlanıp 33 şarkılık bir liste hazırlamış, notlarını ve sözlerini çoğaltıp küçük bir nota kitapçığı haline getirmişti. Buradan sıra numaralarıyla istekler yapılırken, 34 numara hep değişiyordu…
Yürüyüş sonrası yorgun eve dönerken benim dilimde ise bu kez sevdiğim başka bir türkü vardı:
Bu kente yalnızlık çöktüğü zaman
Uykusunda bir kuş ölür ecelsiz
Alıp da başını gitmek istersin
Karanlık sokaklar kör, sağır, dilsiz…
Gecenin ucunda gün aralanır,
Yar sevdası ile yürek bilenir
Sızılır, bir ırmak uğurlar seni
Su olup akarsın, kır çiçeklenir…
Bitmeyen, bitmeyecek dostluklar doğuran, besleyen grubumla ve dostlarla bir sonraki yürüyüşte yine bir arada, yine dilimizde şarkılar türküler, gönlümüzde doğa sevgisiyle olmak dileğiyle…