2

Bozkır’a kaçış_ Eskişehir

“sevemiyorsan istanbul’u benim gibi 
kaçalım yine bozkırlara!”

İstanbul’u sev(e)mediğimden değil, ama içimdeki ruh ve kan bazen bozkıra çağırır, benim için bozkıra kaçmanın iki şehrinden biri ise ortasından Porsuk çayı geçen Eskişehir’dir…

Normalde gece yolculuklarında kesintili de olsa uyusam da, bu kez sabah 4’te varacağımız Eskişehir istasyonuna biraz yorgunluk, biraz da heyecandan uyanık vaziyette girdim. Karşılayanınız olunca yolculuk görünürde kaçış olmaktan çıkıyor, iç dünyanızda yaşadığınız kaçış ise yalnızca size özel oluyor. Bozkıra kaçışım, kaçış olmaktan çıktı yine… Eskişehirli olunca nerede konaklasam diye düşünmüyorum. Yine doğruca dayımın 3 kişilik ailesiyle yaşadığı eve gidip benim için hazırlanan lavanta kokulu rahatlatıcı yatağa yatıp, sabaha hazırladım kendimi… Eskişehir’de kalacak bir ev yoksa şehir merkezindeki İbis Otel’de kalırsanız hem şehir merkezini gezmeniz kolay olur hem de kasabalara veya yakın çevreye gidecekseniz ulaşım imkanlarına yakın olursunuz.

Tarihi Odunpazarı evlerini gezmiş, Atatürk Lisesi ve Lületaşı işleyenler ve dükkanları gezmiş, Tülomsaş içerisinde bej renkli Devrim arabasını görmüşseniz; ilçeleri sınırlarındaki Pessinus Antik Kentini, Yunus Emre Türbesini, Nasreddin Hoca köyünü gezmişseniz siz de benim gibi, Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in çocukluk hayallerini bir araya getirdiği üç tane parkı gezmenizi öneririm. Gerçi bir başka seferinde Yazılıkaya Frig Vadisi’ni gezmek ve fotoğraflamak isterim… Gelelim şehri heykellerle donatan, Porsuk’un üzerinde gondol sefası yapmamıza imkan sağlayan belediye başkanının hayallerini gerçekleştirdiği parklara:

–          Kent Park

Otogarın hemen karşısında olması sebebiyle şehre otobüsle gelirseniz ilk ulaşabileceğiniz park burası. Eskişehir’e plaj yapıldı haberlerini izlemiş, okumuşsunudur. İşte o plaj bu parkın içinde! Paris, Viyana gibi içinden nehirlerin geçtiği kentlerde halkın yaz aylarında su kenarında güneşlenmesi için oluşturulan, fakat suyunda yüzülmeyen yapay plajların yüzülebilecek olanı, Eskişehir’de gerçekleştirilmiş. Bir de yazın gidip görmek gerek…  Ağaçlar henüz çok genç ve küçük olduklarından parkın beklenen park halini alması biraz zaman alacağa benziyor…  Parkın içindeki diğer bir gölette aşırı beslenmekten kocaman olmuş balıkları izlemek de ayrıca keyifli. Ekim ayında gittiğimde ayakkabılarımı çıkartıp çimlerde çıplak ayak yürümüştüm, enerjiniz tazeleniyor, kesinlikle öneririm.

–          Bilim, Sanat ve Kültür Parkı

Kütahya yolu, Sazova mevkiindeki bu park Eskişehir’in en büyük parkı. Parkın içinde çeşitli su sporlarının yapılabilmesi hedeflenen büyük bir gölet, 2000 kişilik açık hava konser alanı anfi tiyatro, bire bir ölçülerde olduğu iddia edilen korsan gemisi, içinde büyük bir planetaryum (gökevi) de olan bilim deney merkezi bulunuyor, masal şatosu ise inşa halinde. Kristof Kolomb’un Amerika’yı keşfettiği Santa Maria Gemisi’nin birebir kopyası inşa edildiği söylenen gemiye çıkmak için 1 TL ücret ödemek gerekiyor fakat hayal kırıklığı yaşayabilirsiniz benden söylemesi… Yağmur ve kardan etkilenmemesi için alelade biçimde muşamba ile kapatılan gemiyi gezerken başınızı muşambayı tutan çıtalara çarpmamak için ekstra çaba harcamanız gerekiyor ayrıca görüntünün basitliğini böyle bir yatırım ve görsel zenginlik çabasına yakıştıramadım. Ayrıca bu parkta çimlere basmak yasak, aman aklınızda olsun.

–          Şelale Park

 Eskişehir’in en yüksek tepesi, Şahin tepesi olarak da bilinen alanda, huzurevinin yakınında içinde Eskişehir’in en büyük (gerçi Ankara Keçiören’deki şelalelerle yarışamaz ama) şelalesinin de olduğu  Şelale Park’a gün batımında ya da gece ışıklar altında gidin ve Eskişehir’i tepeden izleyin… Burada sabah kahvaltısı  yapmak da güzel olabilir.

Parkları gezmekle bitmiyordu tabi, en bilinen gezmelik caddeleri gezmeden olmazdı. Okullar açıkken, daha doğrusu üniversiteler açıkken gitmeyeli epey olmuştu Eskişehir’e… İçinden Porsuk çayı  geçen Adalar ve ortasından tramvay geçen Doktorlar Caddesi erken bahar güneşinin de etkisiyle yoğun ve kalabalıktı. Doktorlar caddesinin paralelindeki sokak Efes Pilsen tarafından yenileniyormuş. Yazın tekrar gelip bu sokağı görmek lazım, Avrupa kentlerinden alışkın olduğumuz bir görüntüye bürünecek bu sokak da…

Bu kez de Hamam Yolu’na ve Has Hamamları’na gitmeden döndüm. Eskişehir ılıcalarıyla ve hamamlarıyla da ünlüdür, eğer seviyorsanız kaçırmayın…

Bu seyahatimde akşam dışarı çıkıp eğlenmedim, ama Eskişehir çok güzel mekanlara ev sahipliği yapıyor. Twenty-six, 222, Shakespeare Pub, Haller Gençlik Merkezi, Taps ilk aklıma gelen önereceğim mekanlar arasında… Benim için özel hazırlanan ev yapımı içliköfte, demleme çay, bolca sohbetle geçti Eskişehir’deki tek gecem, sevgili midemin izin verdiği kadar… Bu aralar yine kendini hatırlatıp nazlanıyor ama gezmeye yeni başladık! J

İstanbul’a dönüş yolculuğu Pazar günü 12:55 Başkent Ekspresi’yleydi… Eskişehir’den ayrılırken, İstanbul’a kavuşma telaşı aldı… Müzik dinleyip henüz yeni yeşeren tarlaları izledim önce, ardından kitabıma döndüm…

Bu kez müzik çalarımda Yeni Türkü, Murathan Mungan’ın sözlerini haykırıyordu kulağıma;
Ne geçmiş tükendi 
Ne yarınlar 
Hayat yeniler bizleri 
Geçse de yolumuz bozkırlardan 
Denizlere çıkar sokaklar!

Gezgin