29. Uluslararası İstanbul Film Festivali – İkinci Haftanın Ardından

29. İstanbul Film Festivali’nin ikinci haftası da bitti, Film Ekimi’ni beklerken Tiyatro Festivalini karşılayacağız…

İkinci haftada yalnız değildim ve web sitesine “Karınca’nın Ayakizleri” misyonunu öneren isim annesi Atom Karınca ile birlikte izledik filmleri, öncesinde ve/veya sonrasında görünür kısımlarının aksine geniş mekanları, tatlılarını ve pastalarını keşif turunu da başlatmış olduk.

15 Nisan 2010 – Beyoğlu Sineması – 21:30

YÜREĞİNE SOR

Yusuf Kurçenli’nin yazıp yönettiği bu filmi yönetmeniyle birlikte izleyeceğimizi bilmenin gizli gururuyla akşam yemeği yemek için sinema girişinin hemen yanındaki M&N Cafe’ye girdik. Cadde seviyesindeki giriş katında birkaç masalık küçük bir alanı olan cafenin üst katına çıktık ve arkaya doğru uzadığını, bir terası olduğunu gördük… Aslında Atom Karınca biliyormuş da beni tanıştırdı… Geniş teras bahçe düzeniyle düzenlenmişti. Vakit sınırlamanız, ya da sonrasında gideceğiniz bir festival filmi yoksa gitmenizi öneririm. Huzurlu, sakin ortamında garsonlar da aşçılar da ellerini yavaş tutuyor, sizi çok rahatsız etmiyorlar. Servis biraz yavaş yani… Ama cheesecake’leri çok başarılı!

Koşturarak sinemaya girdik. O da ne? Sadece yönetmeniyle birlikte izleyeceğimizi düşündüğümüz filmin oyuncuları iki sıra önümüzdelerdi! Sonra sahneye çıkıp kendilerini ve filmi tanıtıp alkışlarını alarak yerlerine geçtiler… Tuba Büyüküstün gerçekten güzel ve naif bir kadın…

Muhteşem doğasıyla Karadeniz karşıladı perdede bizi… Güzel/yakışıklı oyuncular, sisiyle yeşiliyle muhteşem bir doğa, güzel müzik, şive konusunda oyunculuğunu kanıtlamış büyük oyuncularla perdede görüntüler akmaya başladı…

Birbirini seven, ama din farklılığı nedeniyle asla kavuşamayacak iki sevgili ve bir de üçüncü kişinin öyküsü…  1900lerin başında dinlerini gizli yaşamak durumunda olan, Cuma namazına giden, Müslüman mezarlığına defnedilen, imamlık yapan hatta hacca giden ama bu arada evlerinde ahırın arka bölümünde ibadetlerini gizlice yapan Ortadokslar ile Müslümanlar… Yasal düzenlemeler sonra Hıristiyan ve Müslüman halkın eşit hale gelmesiyle, kilisenin dinlerini açıklamalarını istemesiyle karşılaşıyoruz…  Kilise ile aşkı arasında kalan bir genç… Sevdiği kıza dinini söyleyemeden dedesi Hacı Süleyman’ın ölümü ve büyükannesinin cenaze namazı sırasında ”Kocam Yuhannes adıyla vaftiz edilmiştir, Hıristiyan’dır.” haykırışı…

Aşklarını savunabilmek için efsane olmaları gereken aşıklar ve masal gibi bir son…

http://www.imdb.com/title/tt1592303/

17 Nisan 2010 – Sinepop – 16:00

GORDOS (ŞİŞKOLAR)

Daniel Sanchez Arévalo’nun yazıp yönettiği 2009 İspanya yapımı bu filmi tercih nedenim İspanyolca olması ve komedi kuşağında yer almasıydı… Yine oyuncularıyla birlikte izlediğimiz bu filmin bir komedi filmi olması beklentisinde olsak da gülümsetecek pek az şey vardı..

Oyuncuların film sürecinde ciddi kilolar vermeleri oldukça etkileyici… Ama film sadece şişko çocuklar komedisi değil… Yaşamın fazlalıkları ve eksiklikleri; fobilerimiz, takıntılarımız, travmalarımız, hatalarımız, korkularımız, suçlamalar, arzular, umutlar, zorluklar, imtiyazlar, hedefler, ilişkiler, aşk, seks, sağlık ve aile hakkında bir film… Farklı insanların, terapistte kesişen öyküleri… Komedi filmi beklentisi ile izlemezseniz çok keyif alacağınıza eminim…

http://www.imdb.com/title/tt1166810/

Filmin ardından “Sufle” ve “İtalyan Usulü Kestaneli Sufle” yemek üzere İstiklal Caddesi’ndeki Midpoint’te alıyoruz soluğu… Gordos filmine inat, fazla kilolarımıza karşı takıntımız olmadığından afiyetle yiyoruz İstanbul manzaralı terasında, Christmas Tea ve Americano kahve eşliğinde…

18 Nisan 2010 – Atlas Sineması – 13:30

ANNELER VE KIZLARI (MOTHER AND CHILD),

 Festival programında kapanış filmi olarak Borsa: Para Asla Uyumaz yayınlanacağı duyurulmasına rağmen, filmin dünya prömiyerinin Mayıs ayına ertelemesi nedeniyle gösterilemeyeceği duyuruldu. Bu filmin yerine İspanyolca öğrenme güdümün temelinde kitaplarını orijinalin Gabriel Garcia Marquez’in oğlu Rodrigo Garcia’nın son filmi Anneler ve Kızları (Mother and Child), İstanbul Film Festivali’nin kapanış filmi oldu.

Anneler ve Kızları üç kadının kesişen hayatlarını konu alarak, kadınlık ve annelik kavramlarını mercek altına alan dokunaklı bir dram. Doğumda birbirinden ayrılan ve hayatlarındaki en önemli kişilerin yanlarında olmamasının eksikliği ve hasarlarıyla devam eden yaşamları…

14 yaşındaki iki ergenin sevişmeleri, planlanmamış bir hamilelik, doğum, evlatlık verme ve sonrası…

37 yaşında karşımıza çıkan güçlü bir avukat, aşksız birliktelikler, yumurtalıklarını bağlatmasına karşın hamile kalışı…

Bebekleri olmayan bir çift, evlatlık edinme süreçleri, karşılaştıkları zorluklar…

Üç hayatı kesiştiriyor Garcia..

http://www.imdb.com/title/tt1121977/

Festivalin kapanış filminden, dolu gözlerle ve öyküyü tartışarak çıkıyoruz… Soluğu İstiklal Caddesi üzerindeki Barcelona’da alıyor ve çikolatalı, böğütlenli pasta lokmalarını damağımızda hissederken filmin bıraktığı sorgulayan mutsuzluğumuzu da tatlıya bağlıyoruz…

Gezgin