Doğa Gezginleri ile 12-13 Haziran’da Sultanpınar Yaylasında “kafa kampı”nda neler öğrendim?
-
Kamp çantamı 15 dakikada hazırlayabiliyormuşum…
(Fenerimin nerede olduğunu bulmak için harcadığım 2 saatten sonra…)
-
Doğa Gezginleri kafa kampında keyif almak için başkalarına gereksiz görünebilecek bir sürü ekipman taşıyabiliyormuş…
(Kürek, portatif çardak, güveç için kocaman bir çömlek,… )
-
Gittiğiniz yerin şartları ne olursa olsun, bir şeyi bulmak isterseniz bulabiliyormuşsunuz…
(Akyazı’da “mazot” ikmali yapılabildi…)
-
Sultanpınar halkı dış güzelliğe çok önem veriyormuş…
(Bütün inekler, buzağılar mı çan ve renkli püsküllü iplerle süslenir?! Çok güzellerdi…)
-
Çadır kurmak, bisiklet kullanmak gibiymiş, bir kez öğrenince asla unutulmuyormuş…
(22 aydır çadır kampı yapmasam da hiç yardımsız kısa sürede kurabildim. Tamam bisiklet kullanmayı bilmiyorum. 🙂 )
-
Yapılan işleri paylaşmak işi hızlandırdığı gibi, hayatı da güzel kılıyormuş…
(Ormandan ağaç toplamak, kütük yuvarlamak, kuyu kazmak, yemek hazırlığı yapmak,… yeni dostlarla yeni anılar kattı hayatımıza…)
-
Yeni şeyler denemek isterseniz, kitaplarda okuyup öğrendiğiniz şeyleri, gerçek hayatta pratiğe dökme zamanı geldiğinde aklınızdan uçup gidebiliyormuş…
(Ateşin meydana gelebilmesi için yanabilen bir maddenin tutuşma sıcaklığında oksijen ile temas etmesi gerektiğini; yakıtın ve oksijenin devamlı mevcut ve temas halinde olması durumunda sürekli yanma olacağını; ateşin söndürülmesi için, yanmaya sebep olan unsurlardan yakıt ve oksijenin yok edilmesi, sıcaklığın düşürülmesi ile mümkün olacağını hepimiz bilsek de oksijen teması kesilen kuyuda kuzunun bir gram bile pişmemesini hayretle tecrübe ettik.)
-
Kampta, arkadaşlarınızın biraz ötesinde çayırı izleyerek polisiye kitap okumamanız gerekiyormuş!…
(Arkadan yavaş ve sessizce gelen kişiyi fark etmediğinizde ve o sizin yanınızda seslendiğinde, bir otopsi raporunda paslı baltanın kullanıldığını ama ölümün balta ile değil ardından bıçakla ana damarların kesilerek yapıldığını okuyor olabilir hem korkabilir, hem de bütün akşam şakalardan kurtulamayabilirsiniz 🙂 )
-
En yaratıcı, en keyifli oyunlar çocukken oynananlarmış…
(İki küçük delikanlının kurduğu “evcil kurbağa çiftliği” unutulmazdı…)
-
Kurbağalar ve böceklerin büyük kısmı gece de çok konuşuyormuş…
(Kamp ateşi başında söylenen şarkı, türkü ve anlatılara doğa da eşlik ediyor…)
-
Yaz gökyüzünü izlemeyi çok özlemişim…
(Bazı şanslı arkadaşlarımız “gökyüzü rehberi” eşliğinde izleme şansına sahip oldular…)
-
Gecenin soğuğu çadırda tek başınaysanız daha çok hissediliyormuş…
(Güzel gözlü karınca gezginin eksikliğini en çok ben hissettim…)
-
Kafa kampı olunca, yürüyüşe gitmeye gönüllü kişi az oluyormuş…
(21 kişi araçla, 4 kişi kendi aracıyla gelen 25 gezginden sadece 6’sı yürüdü…)
-
Doğa Gezgini dostlarla etkinlikler çok özlenirmiş…